Ben Olmayan Biri Gibi Yaşamak
Herkesin içinde bastıramadığı bir kişilik vardır. Ama öyle bir zaman gelir ki en derinlere gömmek zorunda kalırsın. Bu zaman geldiğinde ise aslında büyümeye başlamışsındır. Ergenliğin ilk yılları. Çocukken kendinde bir şeyleri değiştirmek zorundalığı hissetmezsin. Çünkü hiç kimse senin çok ağlak olduğunu takmaz, garip giyinmeni umursamaz yada en sevdiğin dondurma aromasına karışmaz. Buna ihtiyaç duymaz, bunun yerine kendine bakar ve ne istediğine karar verir. Tabii ki hepimiz bir birimize özeniyorduk ama bu duygularımızı o kadar masumca yansıtıyorduk ki çoğu yetişkin bunun çok tatlı olduğunu düşünüyordu.
Benden bahsedersek bu tam olarak altıncı sınıfta başladı. O sene yeni okuluma kaydım yapılmıştı. Hiç bir zaman içe dönük biri olmadım o yüzdendir ki çok kolay arkadaş bulabilirdim. Okulun ilk günü bir kız grubuyla tanıştım ama daha bir hafta bile olmamışken onlarla anlaşayamayacağımı düşündüm. Tam o hafta fen bilgisi öğretmenimiz bir ödev verdi ve bir grupla eşleştim. Zaten çok yakın arkadaş olan 3 kız ve ben. Aslında problem onlarda değildi gerçekten çok iyi anlaştık ve içlerinden biri ile halen daha görüşüyorum ama yeni sınıfım beni pek sevmemişti galiba. Hiç bir zaman güzel bir kız olmadım, olamadım. Hep samimi, içten, komik kız oluyordum. Bundan ne kadar rahatsız olsam da dışarı yansıtamıyordum çünkü daha çok dalga konusu olmaktan korkuyordum. İkinci dönemin başında pandemi oldu sonrada yedinci sınıf. Ve o pandemide evde olmak benim için en iyisiydi belki de. Çünkü kendimden o kadar rahatsız oluyordum ki aynalardan kaçmaya başlamıştım. Sekiz geldi, pandemi bitti ve yüz yüze eğitim başladı. İğrençti. Halen daha bana söylenen cümleleri atlatabilmiş değilim açıkçası. Ama bir şekilde bitti.
Aslında kendimi anlatıp acıtasyon yapmak istemiyorum. Ama tam o zamanlar içime kapandım. Bu yüzden eğitim hayatım bile etkilendi. Karşıdakinin hiç düşünmeden ve sırf yanındakiler 2-3 dk eğlenebilsin diye söylediği şeyler benim, benim gibi insanların her zaman karşısına çıkıyor. Sen fark etmeden değişmeye başlıyorsun. Tarzın, konuşman, yemek tercihlerin bile artık başkalarının dediklerine göre şekilleniyor. Kalbin kırık ve sen onu dinlemeyi bırak dahada çok parçalıyorsun. Kimin için.
Sana teselli veremem, avutmaya çalışamam, geçecek diyemem. Daha kendime bile faydamın olmadığı bir konuda boş vaatlerle seni kandıramam. Değişmesi gereken biz de değiliz çünkü, onlar. Bazenleri düşünüyorum, benim hakkımda konuşanların bir çoğu beni çoktan unutmuşmudur diye. Onları bilmem ama ses tonları bile halen daha kafamın içinde yankılanıyor, kalbim sıkışıyor. Zaman her şeyi unutturur sözüne en çok ihtiyaç duyduğum anlar oluyorlar.
Bu konuyu yazmak istedim çünkü herkesin yaşadığı bir durum olduğunu düşünüyorum. Amacım teselli vermek değildi çünkü bir tesellisi olduğunu da düşünmüyorum.
(Bir kişiyi veya topluluğu üzecek bir hatam olduysa affola, amacım asla o değildir. Teşekkürler.)
Yorumlar
Yorum Gönder